Kim - Kimdir?

  • Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan deger16
  • Başlangıç tarihi Başlangıç tarihi

deger16

WT Kullanıcı
Mesajlar
835
Puanlar
1,368
ZİYA GÖKALP


Ziya Gökalp (1876–1924), Türk düşünce tarihinin en sarsıcı ve kurucu isimlerinden biridir. Sadece bir yazar veya şair değil; bir sosyolog, siyasetçi ve modern Türkiye’nin fikirsel temellerini atan bir ideologdur. Atatürk’ün, "Etimin ve kemiğimin babası Ali Rıza Efendi ise, fikrimin babası Ziya Gökalp'tir" sözü, onun Türk modernleşmesi üzerindeki etkisini en net şekilde özetler.

İşte "Türkçülüğün Babası" olarak anılan Ziya Gökalp hakkında kapsamlı bir yazı:


👤 Hayatı ve Kişiliği​

23 Mart 1876'da Diyarbakır'da doğan Gökalp, gençlik yıllarında hem Doğu hem de Batı ilimlerini harmanlayan bir eğitim almıştır.

  • İntihar Girişimi: Gençliğinde yaşadığı manevi buhranlar ve felsefi çatışmalar nedeniyle kafasına ateş ederek intihara teşebbüs etmiştir. Alnındaki mermi çekirdeği çıkarılsa da, bu olay onun düşünce dünyasında köklü bir dönüşümün başlangıcı olmuştur.
  • Sürgün Yılları: İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin merkez yöneticilerinden biri olduğu için İstanbul’un işgalinden sonra İngilizler tarafından tutuklanmış, Limni ve Malta adalarına sürgün edilmiştir.

🧠 Düşünce Sistemi: Türkçülük ve Sosyoloji​

Ziya Gökalp, Türkiye'de sosyolojinin kurucusu kabul edilir. Fransız sosyolog Emile Durkheim’ın görüşlerini Türk toplumuna uyarlayarak milli bir sosyoloji ekolü yaratmıştır.

  • Hars (Kültür) ve Medeniyet Ayrımı: Gökalp'e göre "hars" bir millete özgü değerlerdir (dil, din, ahlak), "medeniyet" ise milletlerarası bir fen ve teknik bütünüdür. Türk milletinin Batı medeniyetine girmesini ancak kendi milli kültürünü (harsını) koruması gerektiğini savunmuştur.
  • Üç Tarz-ı Siyaset: Meşhur "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" formülüyle; Türk harsına bağlı kalarak İslam ümmetinden olmayı ve Batı medeniyetinin teknik gücünü almayı hedeflemiştir.
  • Millet Tanımı: Ona göre millet ne ırki ne de siyasi bir birliktir; millet, aynı terbiyeyi almış, aynı dili konuşan ve aynı kültürü (harsı) paylaşan bir topluluktur.

✍️ Edebi Kişiliği ve Milli Edebiyat​

Gökalp, şiiri bir sanat yapmaktan ziyade, fikirlerini halka yaymak için bir araç olarak kullanmıştır. Bu nedenle şiirleri estetikten çok, didaktik (öğretici) özellik taşır.

  • Dil Devrimi: Yazı dilinin konuşma diline (İstanbul Türkçesine) yaklaştırılmasını savunarak Milli Edebiyat akımının en önemli savunucusu olmuştur.
  • Turancılık: İlk dönemlerinde tüm Türkleri bir çatı altında toplamayı hedefleyen coşkulu bir Turancılığı ("Vatan ne Türkiye'dir Türklere, ne Türkistan; Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan") savunmuş, Cumhuriyet ile birlikte bu düşünceyi daha rasyonel ve Türkiye odaklı bir milliyetçiliğe (Misak-ı Milli) taşımıştır.

📚 Başlıca Eserleri​

Ziya Gökalp, kısa ömrüne devrim niteliğinde eserler sığdırmıştır:

  1. Türkçülüğün Esasları: Türk milliyetçiliğinin el kitabı niteliğindedir.
  2. Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak: Üç ana düşünce akımını sentezler.
  3. Kızıl Elma: Türk ülküsünü anlatan şiirlerinden oluşur.
  4. Altın Işık: Türk halk masallarını ve efsanelerini derlediği eseridir.
  5. Yeni Hayat: Toplumsal dönüşümü anlatan şiirlerini içerir.
  6. Türk Töresi: Eski Türk hukuk ve yaşam sistemini inceler.

🏁 Sonuç ve Mirası​

Ziya Gökalp, 25 Ekim 1924'te İstanbul'da vefat ettiğinde geride sadece kitaplar değil, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin ruhunu bırakmıştır. Laiklik, halkçılık ve milliyetçilik gibi temel ilkelerin teorik çerçevesini çizmiştir. Bugün Türk sosyolojisi ve siyasi düşünce hayatı hala onun açtığı yolda tartışmaya ve üretmeye devam etmektedir.
 
Kemal Sunal

Kemal Sunal (1944–2000), Türk sinemasının sadece bir oyuncusu değil; halkın saflığını, direnişini, zekasını ve umudunu temsil eden en büyük toplumsal figürdür. O, "gülen adam" olarak bilinse de aslında toplumun aksayan yönlerini, sınıf farklarını ve adaletsizliği mizah yoluyla suratımıza çarpan bir sosyolog gibidir.

İşte Türk insanının kalbinde ölümsüzleşen Kemal Sunal hakkında bilmeniz gerekenler:

🎭 1. Sinemaya Girişi ve "İnek Şaban" Efsanesi​

Vefa Lisesi'nde okurken felsefe hocasının onu keşfetmesiyle tiyatroya adım attı. Sinemaya ise Ertem Eğilmez’in yönlendirmesiyle geçti.

  • Hababam Sınıfı: 1975 yılında canlandırdığı "İnek Şaban" karakteri o kadar çok sevildi ki, bu isim Kemal Sunal’ın üzerine yapıştı. Saf ama her zaman kazanan, haksızlığa karşı kendi yöntemleriyle direnen bu karakter, Türk sinema tarihinin en ikonik figürü oldu.
  • Karakter Çeşitliliği: Şaban dışında; Kibar Feyzo’da ağalık düzenine başkaldıran bir köylüyü, Zübük’te çıkarcı bir politikacıyı, Çöpçüler Kralı’nda ezilen ama hayalleri olan bir işçiyi canlandırarak toplumun her kesimine dokundu.

🧠 2. Sosyolojik Bir Deha​

Kemal Sunal sadece komik surat ifadeleri yaptığı için sevilmedi. O, canlandırdığı karakterlerle:

  • Göç ve Şehirleşme: Köyden kente göç eden insanın yaşadığı şaşkınlığı ve tutunma çabasını anlattı.
  • Sınıf Mücadelesi: Fakirin zengin karşısındaki onurunu ve bazen de kurnazlığını temsil etti.
  • Akademik Başarı: Sinemaya yıllarını verdikten sonra üniversiteyi bitirdi ve "TV ve Sinemada Kemal Sunal Güldürüsü" başlıklı yüksek lisans tezini yazdı. Bu, onun yaptığı işe ne kadar bilinçli ve bilimsel yaklaştığının en büyük kanıtıdır.

🏆 3. Önemli Filmleri ve Ödülleri​

Kemal Sunal denince akla gelen yüzlerce film olsa da bazıları Türk sineması için kilometre taşıdır:

  • Kapıcılar Kralı: Bu filmle 1977 Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü aldı (Bir komedi oyuncusuna verilen nadir ödüllerden biridir).
  • Tosun Paşa, Süt Kardeşler, Şabanoğlu Şaban: Arzu Film ekolünün en unutulmaz komedileri.
  • Propaganda: 1999 yapımı bu film, sanatçının oynadığı son sinema filmidir ve oğlu Ali Sunal ile birlikte rol almıştır.

✨ 4. Neden Hiç Eskimiyor?​

Kemal Sunal filmleri bugün bile her yaştan insan tarafından defalarca izleniyor. Bunun sebebi; onun mizahının zamansız olmasıdır. O filmlerdeki ekmek kuyrukları, geçim sıkıntısı, saf sevgi ve dürüstlük arayışı bugün hala toplumun gerçeğidir.

🕯️ 5. Vedası​

3 Temmuz 2000 tarihinde, "Balalayka" filminin çekimleri için Trabzon’a gitmek üzere bindiği uçakta kalp krizi geçirerek aramızdan ayrıldı. Hayatı boyunca uçak korkusu olan sanatçının, bu yolculukta vefat etmesi tüm Türkiye'yi derin bir yasa boğdu.
 
Geri
Üst