Patagonya

HasanTürk

WT Moderatör
Mesajlar
4,181
Puanlar
10,297
Yaş
42
Konum
Adana
1000000488.webp
Kıtanın en güneyi diyebiliriz. Şili ve Arjantin ülkelerinin ikisinde de yer alan bu topraklara Patagonia deniyor. Yani sadece tek bir ülkede değil. Patagonia “dev ayak” anlamına geliyormuş ve çok eskiden burada devlerin yaşadığına inanılırmış. Böyle bir hikaye yüzünden bu ismi almış.

Patagonya için en güzel mevsim yaz ayı yani Aralık, Ocak ve Şubat. Mart ayı da kısmen iyi olabilir. Kışın ise oldukça soğuk olduğu söyleniyor. Ben Ocak ayında geldiğim için kışını görmedim. Yazın sıcak olunca, soğuk buzul ile buluşan sıcak hava yüzünden çok rüzgarlı oluyor. Kışın ise hiç rüzgar olmadığını söyledi gelenler. Yani aslında her mevsimde ayrı bir güzelliği var. İlla yazın ya da kışın gelinir diye bir kural yok. Sadece yazın daha kolay ve çok gelen olduğu için fiyatlar normalin 2-3 katına kadar çıkabiliyor. Konaklama ve ulaşımda yer bulamama sorunu olabiliyor. Yer bulamadığım için aynı kasabada 3 günde 3 farklı hostelde kaldığım oldu.

Şili tarafında Aysen Patagonyası ile bu bölge başlıyor diyebiliriz. Buradan itibaren doğa inanılmaz güzel bir hale geliyor. Bu bölgede güneye doğru inerken yollar bir süre sonra bitiyor, zaten Şili Aysen bölgesindeki çoğu yol hala toprak yol. Bunun sebebi buranın doğasını korumak amaçlı. Şili bu bölgeleri oldukça iyi koruyor diyebilirim. Tüm bu bölgedeki marketlerde plastik poşet yok, geri dönüşümlü çantadan almanız gerekiyor. Parkların hiç birinde çöp görmedim diyebilirim.

Aşağılara güneye doğru indikçe Patagonya’nın en güzel yerleri sırası ile, Arjantin’de El Chalten (Fitz Roy dağı), El Calafate (Perito Moreno buzulu). Sonra tekrar Şili’de Puerto Natales (Torres del Paine milli parkı) ve tekrar Arjantin’de Ushuaia dünyanın sonu. Uçakla ucuz ulaşım yeri için ise Punta Arenas. Bunlar merkez noktalar. Bu noktaları öğrenmek işinizi kolaylaştıracak çünkü bu noktalar arası çok fazla otobüs var. Otobüs terminalleri de genelde şehir merkezinde, yürüme ile gidilecek mesafede. Havaalanları ise genelde merkeze uzak, bir araç şart ulaşım için.

Patagonyayı gezerken sürekli Şili ve Arjantin’e girip çıkıyoruz. Sınırda görevliler buna çok alışmışlar çünkü otobüsler genelde sırt çantalı gezgin dolu. Neyseki sınır geçme işlemleri çok hızlı ilerliyor ve vize olmadığı için de geçişler ücretsiz.

1000000484.webp
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Ushuaia
1000000512.webp

Adı “Batıya sokulan körfez” anlamına gelen Ushuaia’ya (Uşuaya okunuyor) 1871’de Anglosaksonlar gelmiş. Önce ıngilizcenin hakimiyeti söz konusuyken sonrasında bayrağı ıspanyolca devralmış. Dünyanın sonuna nasıl olsa kimse gelmez deyip, Ushuaia’yı 1947’ye kadar büyük bir hapishanenin bulunduğu bir yerleşim olarak kullanmışlar. 1980’lerde sekiz bin kişi yaşarken turizmin gelişmesi ve Antarktika’ya giden gemilerin bu limandan kalkmasıyla nüfus da 60 binlere çıkmış. Ushuaia’ya bugün senede 200 bin turist geliyor ve bunların yüzde 30’u da cruise yolcusu.

Bazı ülke ve şehirler bir slogana sırtlarını yaslayıp, hep bunun kaymağını yerler. Buzul kaplı 1500 metrelik zirveleriyle Fuegan Ant dağlarına sırtını yaslamış olan Ushuaia’da her şey “Dünyanın Sonu”na endeksli. Beagle Kanalı’nda katamaranla bir tur yaptığınızda sizi bir deniz fenerinin yakınına götürüyorlar. Herkes kameralara sarılıp, fonda “Dünyanın Sonu Deniz Feneri”, sırıtarak resim çektiriyor. Limana iniyorsunuz, “Dünyanın sonu limanına hoşgeldiniz” tabelası var. Sahilde koskocaman “Ushuaia dünyanın sonu, her şeyin başlangıcı” yazıyor. Tüm hediyelik eşyalarda da dünyanın sonuyla ilgili yazılar bulunuyor. ınsan korkuyor, acaba dünyanın sonu mu gelecek, diye… şehirdeki San Martin ana cadde ve güzel dükkanların çoğunu burada bulabiliyorsunuz.
 
Ateş Toprakları
1000000515.webp

Şehirden 15 dakika uzaklıkta, Tierra del Fuego (Ateş Toprakları) Milli Parkı var. ıçindeki dünyanın sonu treniyle parkı gezebiliyorsunuz. Ateş Toprakları, 16. yüzyılda buraya gelip Kızılderili ateşlerini gören Macellan’ın verdiği bir isim. Patagonya da onun icadı. Bakmış yerlilerin ayakları giydikleri çarıklardan dolayı daha da büyük gözüküyor, ıspanyolca’da ayak anlamına gelen “pata”dan yola çıkarak onlara “Patagon”, memleketlerine de “Patagonya” adını vermiş.

Park, tilkisinden ördeğine, lama benzeri guanakodan kunduzuna hayvanların etrafta huzur içinde dolaştığı yeşil bir cennet. Roca Gölü de mavisiyle bu yeşile nazire yapıyor. Parktaki bir tabelada yolun sonu yazıyor. Üzerinde de Alaska 18 bin, Buenos Aires 3000 kilometre diye belirtilmiş. Bu arada Antarktika’nın Güney Amerika’dan uzaklığı 1000 kilometre. Oysa Güney Afrika 3600, Yeni Zelanda ise 2200 kilometre uzaklıkta. Güney Amerika’da iklimler bize göre tamamen ters. Nisanda sonbahar başlıyor. 22 Haziran’da da “En uzun gece” partisi var. Gecenin uzunluğu 18 saati geçiyor.
 
Macellan Penguenleri
1000000534.webp

Buenos Aires’ten 1350 kilometre uzaklıktaki Puerto Madryn’e gitmek için önce Trelew’a uçmanız gerekiyor. Patagonya’nın Arjantin’deki kısmı Rio Negro (Kara Nehir), Neuquen, Chubut, Santa Cruz (Kutsal Haç) ve Tierra del Fuego isimli beş bölgeden oluşuyor. Chubut bölgesinde bulunan Trelew’u, ıngiltere’den gelen Galliler kurmuş, adı da Lewis isimli kişiden geliyor. Tre ise ilçe anlamında. Trelew’a 17 kilometre uzaklıktaki Gaiman isimli köyde halen Gal gelenekleri yaşatılıyor. 18 peso (6 dolar) verip pastalar, marmelatlar ve kekler eşliğinde ıngiliz çayı içebiliyorsunuz. Hepsini bitiremezseniz dert etmeyin, yanınızda götürmek için yolluk yapıyorlar.

Trelew’a iki saat mesafedeki Punta Tombo’da 1.200.000 civarında Macellan pengueni var. Kışın Brezilya sahillerinde yaşayan bu penguenler ilkbahara doğru Patagonya sahillerine göç ediyorlar. Penguenler çok zeki hayvanlar, önce erkek penguen gelip binlerce yuva arasından kendine ait olanı buluyor, temizliyor, sonra da yuvanın kraliçesi teşrif ediyor. 41 günlük kuluçka süresinden sonra genelde iki yavru penguen dünyaya geliyor. 18 penguen çeşidinden biri olan Macellan penguenlerinin boyları 45 santim civarında ve 20 yıl kadar yaşıyorlar.

Punta Tombo’ya giden yolda sert esen rüzgarlar dolayısıyla genelde bodur ağaçlar ve değişik hayvanlar var. Sürüler halinde dolaşan guanakolar görüyorsunuz. Bunlar bir yaşında ailelerinden ayrılıp, bir liderle dolaşan gençler. Yünlerinin bir kilosu 90 dolar, çünkü bir guanakodan senede ancak 300 gram yün çıkıyor. Mara dedikleri yabani tavşanlar da bol miktarda ortalıkta dolaşıyor. Devekuşuna benzeyen reaların ise ilginç bir özelliği var. Yumurtlama döneminden sonra dişi rea kaçıp babayı yumurtalarla başbaşa bırakıyor. Etrafta yavrularla dolaşan bir ebeveyn rea görürseniz anlayın ki o fedakar baba!

Puerto Madryn’den yaklaşık bir saat mesafede bulunan Valdes yarımadası enteresan bir yer. Bir tarafında San Jose körfezi var ki Antoine de Saint Exupery’e Küçük Prens’i yazarken ilham kaynağı olmuş. Diğer tarafında da Nuevo (Yeni) körfezi var, burası da balinaları seyretmeye gidebileceğiniz bir yer. Puerto Madryn’den 100 kilometre uzaklıktaki Puerto Piramides’den teknelerle açılıp yavru balinalara yüzmeyi öğreten 30 ton ağırlığında, 16 metre boyundaki balinaları görebiliyorsunuz. Çiftleşme döneminde, dişi balina üç erkek balinayla ilişkiye giriyor ve bu esnada erkek balinalar birbirlerine yardımcı oluyorlar. Problem ise babanın hangisi olduğunun belli olmaması! Yarımadanın ucundaki Caleta Valdes’de ise deniz filleri var, bunlar dev boyuttaki foklar. Bir erkek fil 8-10 arasındaki dişiden oluşan haremiyle yaşıyor!
 
Ushuaia
Ekli dosyayı görüntüle 6705

Adı “Batıya sokulan körfez” anlamına gelen Ushuaia’ya (Uşuaya okunuyor) 1871’de Anglosaksonlar gelmiş. Önce ıngilizcenin hakimiyeti söz konusuyken sonrasında bayrağı ıspanyolca devralmış. Dünyanın sonuna nasıl olsa kimse gelmez deyip, Ushuaia’yı 1947’ye kadar büyük bir hapishanenin bulunduğu bir yerleşim olarak kullanmışlar. 1980’lerde sekiz bin kişi yaşarken turizmin gelişmesi ve Antarktika’ya giden gemilerin bu limandan kalkmasıyla nüfus da 60 binlere çıkmış. Ushuaia’ya bugün senede 200 bin turist geliyor ve bunların yüzde 30’u da cruise yolcusu.

Bazı ülke ve şehirler bir slogana sırtlarını yaslayıp, hep bunun kaymağını yerler. Buzul kaplı 1500 metrelik zirveleriyle Fuegan Ant dağlarına sırtını yaslamış olan Ushuaia’da her şey “Dünyanın Sonu”na endeksli. Beagle Kanalı’nda katamaranla bir tur yaptığınızda sizi bir deniz fenerinin yakınına götürüyorlar. Herkes kameralara sarılıp, fonda “Dünyanın Sonu Deniz Feneri”, sırıtarak resim çektiriyor. Limana iniyorsunuz, “Dünyanın sonu limanına hoşgeldiniz” tabelası var. Sahilde koskocaman “Ushuaia dünyanın sonu, her şeyin başlangıcı” yazıyor. Tüm hediyelik eşyalarda da dünyanın sonuyla ilgili yazılar bulunuyor. ınsan korkuyor, acaba dünyanın sonu mu gelecek, diye… şehirdeki San Martin ana cadde ve güzel dükkanların çoğunu burada bulabiliyorsunuz.
Ushuaia, Dünya'nın en güneyinde yer alan şehirdir. Bu anlamda turistik bir yerdir.
 
Geri
Üst